Tarihçesi (a. ipeker)

Simav adının o tarihte kullanılan dilde göl ve tırmanılan yer anlamına gelen Anauwa dan geldiği M.Ö.7.y.y. dan sonra Helen döneminde değişime uğrayarak Synaos adını aldığı düşünülür. Simav, konumu itibarı ile dağ eteğinde yani yamaçta kuruludur. Aynı zamanda göl kenarındadır. Şimdi bu göl kurutulup tarıma açılmıştır.

Ortaçağ başlarında kentimiz bir piskoposluk merkezidir. Şehir merkezinde kazılarda ortaya çıkan yapı duvarlarından ilk ve orta çağa ait olduğu görülmüştür.

Kentimizin ortasında bir tepe üzerinde (Hisar-Asar) diye bilinen kale kalıntısı vardır. Bu kale şimdi halk tarafından mesire ve dinlenme yeri olarak kullanılmaktadır. Daha aşağılarda ise (ova) yapılan temel kazılarında ise 2-3 metre derinlerde Roma ve Bizans dönemlerinden kalma sağlam temellere, horasan duvarlara, birkaç ton gelecek düzgün kesilmiş taşlara rastlanmıştır.

Simav`ın Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından Kutalmışoğlu Süleyman Şah zamanında alındığı bilinmektedir. Tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 6 Mayıs 1073 zikredilir. Etrafı mis kokulu çam, kayın, gürgen, meşe, kestane ormanları ile çevrili, doğanın tüm renklerini içine alan bitki örtüsü ile kaplı İç Ege`nin şirin bir ilçesi olan Simav`da belediye teşkilatı 1867 yılında kurulmuştur.

Tarihimizde Bizans imparatorluğundan sonra bölgeye Selçuklu Türkleri yerleşmiş olup , Selçuklulardan sonra Germiyanoğulları hakimiyeti göze çarpmaktadır. Germiyanoğulları’nın Osmanlılar tarafından yıkılması ile bölge Osmanlıların eline geçmiştir.

Simav 1867 yılında belediyelik olmuştur, 1868 tarihlerinde de ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Kurtuluş savaşı döneminde işgalcilerle milli güçler arasında iki kez el değiştirmiş olup,
04 Eylül 1922 tarihi kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır

Türkiye´nin en eski ilçelerinden biriside Simav´dır. Bu yüzden eski el sanatlarının bölgedeki merkezi haline gelmiştir.
Şimdi bir kısmı unutulmaya yüz tutmuş bu sanatlardan bazıları halıcılık, debbağlı (Tabaklık), ağdacılık, hasırcılık, semercilik olarak sayılabilir.

“Dünyada ve Anadolu da birçok kaplıcayı gezdim, gördüm ama; Eynal Kaplıcası gibisini görmedim, böylesi yeryüzünde yoktur”
EVLİYA ÇELEBİ

SİMAV`DA YÖRESEL HALK EDEBİYATI

Halk Edebiyatı;halkın içinden doğan,onun aşk , özlem,sevgi ve acılarını dile getiren edebiyattır. Simav Yöresel Halk Edebiyatı da adsız bir çok duyarlı insanın Simav`lılara bıraktığı acı,sevinç ve gözyaşıdır.

Eşkiyalığın kol gezdiği, bileği güçlü olanın haklı olduğu, hak, hukuk ve adaletin devlet güvencesinde olmadığı; eski dönemlerin haksızlıklarını, dillere destan sevdalarını , gencecik yaşta katledilen günahsız insanları, sevdiğine kavuşamayan çaresiz aşıkları, ağa-bey zulmünü, haksızlıklara başkaldırıp dağa çıkan yürekli insanları Simav Halk Edebiyatında bulmak mümkündür.

DELHADIR BAŞI

Delhadır başındayım
Simav`ın kaşındayım
Bana da Kadir Efe derler
Zeybekler başındayım.
Dumanlı dağlar,
Karagözlüm ardımdan ağlar.

Cezvemin sapı yeşil
Şekerli kahve pişir
Bugün baskın basanın
Aklın başına devşir,
Dumanlı dağlar,
Karagözlüm ardımdan ağlar.

Karşıyaka`dan indin mi
Çalı dibine sindin mi
Bana da Kadir Efe derler
Yarenimi bildin mi
Olamaz olamaz gayri
Kadir Efe unutulmaz gayri

Bu döküman Ahmet İPEKER tarafından hazırlanmıştır.

Yorum bırakın